c harfi ile başlayan deyimler ve anlamları
1. bilgi90
2. site içerikleri
c harfi ile başlayan deyimler ve anlamları bilgi90’dan bulabilirsiniz
Edebiyat Okulu
Cadı kazanı: Alabildiğince dedikodunun hâkim olduğu yer.
Caka satmak: Gösteriş yapmak.
Cambul cumbul: Suyu bol olan yemek için kullanılır.
Can alıcı nokta: Bir şeyin en önemli yeri.
Can atmak: Herhangi bir şeye kavuşmayı çok istemek.
Can borcunu ödemek: Ölmek
Can çekişmek: Ölmek üzere olan kimse.
Can damarı: Bir şeyin en önemli noktası. Onun yaşamasını sağlayan ana unsur.
Can damarına basmak: Bir işin en önemli noktasına değinmek.
Can derdine düşmek: Canını kurtarmaya çalışmak.
Can evinden vurulmak: En hassas olduğu noktadan birine zarar vermek dolayısıyla onun çok acı çekmesine neden olmak.
Can havli ile: Ölüm korkusu nedeniyle güçlü bir tepki oluşturmak.
Can kaygısına düşmek: Bütün her şeyi bir tarafa bırakıp bir tehlikeden varlığını koruma çabasında olmak.
Can kulağı ile dinlemek: Anlatılanları çok dikkatli bir şekilde dinlemek.
Can kuşu: Ruh.
Can pazarı: Herkesin kendi canını kurtarmaya çalıştığı zor anlar.
Can sağlığı: Esenlik, kişinin sağlıklı olması.
Can yakmak: Eziyet etmek, bir kişiyi büyük bir zarara uğratmak.
Can yoldaşı: Kişinin hayatını birlikte geçirdiği kişi.
Cana can katmak: Kişide yaşama sevincini artırmak.
Cana minnet: Çok ihtiyacı olduğu halde arayıp da bir türlü bulamadığı şeylerden saymak.
Cana yakın: İçten, sıcakkanlı.
Canciğer kuzu sarması: Birbirlerini çok seven birlikte olan içli dışlı dost.
Canı burnuna gelmek: Bir şey yaparken çok fazla zorluk çekmek, o iş nedeniyle bunalmak.
Canı çıkmak: Çok zorlanmak, yıpranmak
Canı pek: Acılara karşı oldukça dayanıklı olmak.
Canı tatlı: Zorluklara, acılara, sıkıntıya katlanmayan.
Canı tez: Beklemeye karşı tahammülsüz, sabırsız kimse.
Canına değmek: Zevk almak.
Canına işlemek: Çok fazla olumsuz etki oluşturmak.
Canına kıymak: 1. Birini öldürmek 2. Kendini öldürmek.
Canına okumak: İyi bir şeyi kötü bir duruma sokmak.
Canına susamak: Kişinin ölümüne sebep olacak davranışlar sergilemek.
Canına tak demek (etmek): Bir sıkıntının katlanılamayacak bir hal alması.
Canına yetmek: Usandırmak, bıktırmak.
Canından bezmek: Olumsuzluklardan yaşadığı hayatı istemez olmak.
Canından etmek: Ölümüne yol açmak.
Canından olmak: Ölmek.
Canını bağışlamak: Öldürmeye niyetlendiği birini öldürmekten vazgeçmek.
Canını dişine takmak: Bir işe her şeyi göze alarak bütün gücüyle girişmek.
Canını sıkmak: Keyfini kaçıran bir durumla karşılaşmak.
Canını sokakta bulmak: Kendini yıpratmamak, tedbir almak için kullanılır.
Canını vermek: Bir şey uğrunda ölmeye hazır olmak.
Canının derdine düşmek: Tehlikeli bir durumda önce kendini kurtarmaya çalışmak.
Canla başla: Her zorluğa göğüs gererek.
Canlı cenaze: Çok zayıf, iskelet halinde olan kimse.
Cart curt etmek: Korkutmak veya övünmek amacıyla abartılı konuşmak.
Cart kaba kâğıt: Bol keseden atan, yapamayacaklarını yapacakmış gibi gösteren.
Cartayı çekmek: Ölmek.
Cebi delik: Parasız, para tutamayan parasını hemen harcayan.
Cebinde akrep olmak: Cimri olmak.
Cebine indirmek: Hakketmediği bir şeyi kendine almak.
Cebini doldurmak: Çok para edinmek.
Cehenneme atsalar odun yaş diye bağırır: Her şeye itiraz eden hiçbir şeyi beğenmeyen.
Cehenneme gitse bir köseği getirmek: Zararlı çıkması gereken bir işte bile karlı çıkabilen.
Cemaziyelevvelîni bilmek: Birilerinin herkesin bilmediği, geçmişteki kötü bir durumunu bilmek.
Cendereye sokmak: Birini çok sıkıştırıp manevi etkisi altına almak.
Cennetin kapısını açmak: Büyük bir iyilik yapma neticesinde çok büyük sevap kazanmak.
Cep harçlığı: Çok az para. Günlük harcamaları karşılayacak para.
Cephe almak: Birine karşı düşmanca bir tavır takınmak.
Cevabı dikmek: Beklenmedik bir anda ters bir cevap vermek.
Cevabı yapıştırmak: Karşısındaki kişinin beklemediği ters bir cevap vermek.
Cevahir yumurtlamak: Saçma sapan konuşmak.
Ceviz kabuğundan çıkmış kabuğunu beğenmemiş: Geldiği yeri, soyunu, sopunu inkâr edenler için kullanılır.
Cevizi çift görmezse ağaca taş atamamak: Bir şeye inanmadan ikna olmadan bir işe başlamamak.
Ceza kesmek: Birine para cezası vermek.
Cıcığını çıkarmak: Bir konuyuçok detaylı bir şekilde soruşturmak, açığa çıkarmak.
Cılkı çıkmak: Aslında işe yarar sanılan bir şeyin bozuk kusurlu olması, böyle çıkması.
Cici bici: Oldukça renkli, güzel, süslü eşya.
Cicim ayı: Yeni evlilerin ilk haftaları için kullanılır. Balayı.
Ciğeri beş para etmez: Çok değersiz, aşağılık, korkak kimse.
Ciğeri dağlanmak: Çok büyük bir acı yaşamak.
Ciğeri kebap olmak: Çok üzüntülü, kederli bir olay yaşamak.
Ciğeri parçalanmak: Yaşadığı bir olumsuzluktan çok fazla üzülmüş olmak.
Ciğerine işlemek: Bir şeyden çok fazla etkilenmek.
Ciğerini okumak: Başka kişilerin aklından geçenleri, gizli niyetlerini anlamak.
Ciğerini sökmek: Birine çok büyük zarar vermek.
Ciğerini yakmak: Çok büyük bir acı yaşatmak.
Cim karnında bir nokta: Hiçbir şey bilmeyen.
Cin çarpmışa dönmek: Bir anda neye uğradığını anlayamayacağı kötü duruma düşmek.
Cin fikirli: Çok kurnaz, zeki, daima menfaatini kollayan.
Cin ifrit olmak: Aşırı öfkelenmek.
Cinler cirit oynamak: Bir yerin ıssızlığını, ürküntü verdiğini anlatmak için kullanılır.
Cinleri başına toplamak: Çok fazla kızmak, öfkelenmek, çok sinirlenmek.
Cirit atmak: Meydanı boş bulup her istediğini yapmak.
Cuk oturmak: Uygun düşmek.
Curcunaya çevirmek: Bir yeri gürültü, patırtı ile doldurmak. Kimin ne dediğini bilmemek.
Cümbür cemaat: Hep birlikte, topluca.
Cüret etmek: Cesaretli bir şekilde davranmak.
Cürmü meşhut hâlinde yakalamak: Bir kimseyi suç işlerken şahitlerle aynı anda yakalamak.
Çağ açmak: Yeni bir gidişe yol açmak.
Çağanoz gibi: Eğri büğrü vücuda sahip olup yan yan yürüyen.
Çakı gibi: Atik, çevik kimse.
Çalım satmak: Suni davranışlarla büyüklük taslamaya çalışmak.
Çalıp çırpmak: Eline geçen her şeyi çalmak. Uygunsuz yollardan para kazanmak.
Çalıyı tepeden sürümek: Bir işin olabilmesi için imkânsız koşullar öne sürmek.
Çalyaka etmek: Yakasına bir şekilde yapışarak götürmek.
Çam devirmek: Karşısındakini gücendirecek söz söylemek.
Çam yarması: Gövdesi iri insan.
Çamura basıp çalıya asmak: Bir işi özensizce, üstünkörü yapmak.
Çan çan etmek: Bağırarak gevezelik etmeye çalışmak.
Çanak tutmak: Davranışlarıyla ya da sözleriyle kendisine kötü muamele edilmesine neden olmak.
Çangıl çungul: Kulağa hoş gelmeyen kulağı tırmalayan sesler çıkaran kimse.
Çanına ot tıkamak: Bir daha sesini çıkaramayacak bir duruma sokmak.
Çantada keklik: Elde edileceği neredeyse garanti olan şey.
Çapar çiçek çıkardı: Bozuk kötü olan bir şeye bir olumsuzluğun daha eklenmesi.
Çapıtı gümüşlü: Eşyalarını gereğinden fazla değerli sayan onları kimseye vermeyen kimse.
Çaptan düşmek: Önceleri oldukça iyi olan durumunun gittikçe kötüleşmesi
Çarçur etmek: Elindeki parayı gereksiz yerlere harcayıp bitirmek.
Çaresine bakmak: Bir sorunun çözüm yolunu bulmak.
Çark etmek: Verdiği sözden vazgeçmek.
Çarpık çurpuk: Çok fazla çarpık olan.
Çarşaf gibi: Bir şeyin durgun ve dümdüz olması.
Çarşafa dolanmak: İçinden çıkılmaz duruma gelmek.
Çarşamba pazarı: Her şeyi açıkta olan oldukça karışık yer.
Çat kapı: Beklenmedik bir anda, aniden.
Çat pat: Yarım yamalak.
Çatal kazık: Tutumlarından işin yürümesini engelleyen yetkili, makam sahibi kimseler.
Çatal yürekli: Hiçbir şeyden korkusu olmayan, gözü pek.
Çattık teyellemesi: Zor bir duruma düştük, bunun devamı da var.
Çekeceği olmak: Karşılaşacağı kötü bir durumu sezmek.
Çekidüzen vermek. Bozukluğu, düzensizliği, karışıklığı ortadan kaldırmak.
Çekip çevirmek: Bir yeri en güzel şekilde idare etmek.
Çekirdekten yetişme: Bir işi küçük yaşta öğrenme, onda ustalaşma.
Çekişe çekişe pazarlık etmek: Bir şeyi daha uygun almak için uzun süre yapılan pazarlık.
Çekiye gelmemek: Kullanılan ölçülere sığmamak.
Çelme takmak: Birinin yürüyen işini bozmaya çalışmak.
Çene çalmak: Gevezelik etmek, boş boş konuşmak.
Çene yarıştırmak: Gevezelik etmek.
Çene yormak: Boşuna konuşmak.
Çenesi durmamak: Çok fazla konuşmak.
Çenesi düşük: Dayanılmayacak kadar aşırı derecede konuşan kişi.
Çenesi kuvvetli: Etkili konuşan kimse.
Çenesini tutmak: Susmak, söylememek.
Çengel atmak: Bir konuda yandaş sağlamak amacıyla iletişim kurmak.
Çerden çöpten: Çürük, dayanaksız.
Çetele tutmak: Birilerinin hatalarını, yanlışlarını bir yere not etmek. Zamanı geldiğinde bunu onun aleyhine kullanmak.
Çetin ceviz: Yenilmesi, başarılması oldukça güç olan bir iş.
Çevir kazı yanmasın: Kişinin karşısındaki kişiyi kıracak bir söz söylediğini fark edip de çevirmeye kalkışanlara latife yolu ile söylenir.
Çıban başı: Bütün kötü sonuçların, uygunsuzlukların en önemli sebebi.
Çıfıt çarşısı: Türlü türlü kötülüklerin, hilenin karmakarışık bir durumda bulunduğu yer.
Çığır açmak: Bir alanda yeni bir yol açmak.
Çığırından çıkmak: Düzeltilmesi zor bir vaziyet almak.
Çıkmaz ayın son çarşambası: Hiç gelmeyecek bir zaman dilimi için kullanılır.
Çıkmaza girmek: İşin içinden çıkılamayacak bir duruma gelmek.
Çın sabah: Sabahın en erken zamanı.
Çıngar çıkarmak: Kavgaya yol açmak.
Çırak çıkmak: İş ortağını kazanç göstermeden zarara sokmak.
Çıt çıkarmamak: Hiç konuşmamak, gürültü yapmamak.
Çiçeği burnunda: Yeni, yeni başlamış.
Çifte kavrulmuş: 1. Çok pişkin kimse. 2. Çok çile çekmiş.
Çifte kumrular: Birbirini çok fazla seven ve birbirinden ayrılmayan kişiler.
Çiğ iplikle bağlanmak: Etkisi az sürecek, geçici çözüm yolu üretmek.
Çiğ renk: Sevimsiz renk.
Çiğ süt emmiş olmak: Soysuz olmak.
Çiğ yemedim ki karnım ağrısın: Suç işlemedim ki, rüşvet yemedim ki korkayım anlamında.
Çiğlik etmek: İnsana, yaşına yakışmayan olgunluğa uygun düşmeyen yersiz davranışlarda bulunmak.
Çil yavrusu gibi dağılmak: Kötu bir durum karşısında darmadağın olmak.
Çile çekmek: Eziyet ve sıkıntı içinde yaşamak.
Çileden çıkmak: Dayanma gücünü kaybedip saldırgan bir hal almak.
Çilingir sofrası: Hafif mezelerle donatılmış içki sofrası.
Çingene çorbası: Herkesin farklı bir şekilde karıştırdığı durum.
Çivi kesmek: Donacak şekilde çok fazla üşümek.
Çoban kulübesinde padişah rüyası görmek: Çok dar olanaklarda büyük bir şey için hayal kurmak.
Çocuk oyuncağı: Önemsiz, basit işler için kullanılır.
Çok görmek: Birini bir şeye değer bulmamak.
Çok harman yeri dişlemiş: Hem çok kurnaz hem de çok deneyimli.
Çoluk çocuğa karışmak: Evlenip çocuk sahibi olmak, onlarla uğraşmak.
Çorap söküğü gibi: Bir kez başlayınca arkası kendiliğinden gelmek.
Çorbada tuzu bulunmak: Yapılan işte az da olsa bir katkısı olmak.
Çuhasını giymedikse kenarını kuşandık: Bu konuda benim de kendi çapımda bir bilgim var, anlamında.
Çuldan çuvaldan olmak: Elindeki her şeyi kaybetmek.
Çürüğe çıkmak: İşe sağlam olmadığı anlaşılarak o işten muaf olmak.
Çürük çarık: Sağlam tarafı olmadığı için işe yaramayan.
Çürük tahtaya basmak: İncelemeden, işin aslını öğrenmeden tehlikeli bir işe girişmek.
Ayrıca bakınız
Yazı kaynağı : www.edebiyatokulu.org
C Harfi ile ilgili Başlayan Deyimler ve Anlamları
Bugün ki makalemizde c harfi ile ilgili deyimleri ve anlamlarını derledik. Kültürümüzün ayrılmaz bir parçası olan deyimler hem yazılarımıza hem de konuşmalarımıza derinlik katar. Bu nedenle alfabemiz’de bulunan A’dan Z’ye kadar harf harf deyimleri ve yanında anlamı ile hazırladık. İşte Alfabemizin ilk harfi olan “Ç” harfi ile başlayan deyimler..
Deyimler kalıplaşmış sözlerdir, kelimelerin yerleri değiştirilemez ve aynı anlama bile gelse yerine başka bir sözcük getirilemez. Deyim, belli bir kavramı, belli bir duygu ya da durumu dile getirmek için birden çok sözcüğün bir arada, seyrek olarak da tek bir sözcüğün yan anlamında kullanılmasıyla oluşan sözdür.
Deyimler çok büyük bir oranda mecaz anlamda kullanılır ancak gerçek anlamda kullanılanlara da rastlanmaktadır. Deyimi oluşturan sözcüklerin kimileri gerçek anlamını yitirerek mecaz anlam kazanırlar. Mecazlı anlatım, söze güzellik ve akıcılık katar.Türkçe, deyimler bakımından çok zengin bir dildir. Deyimler, göz önüne kuvvetli imgeler getiren sembollü sözlerdir. Halkın dikkatli ve zeki görüşlerinden doğmuştur.
Cadı kazanı :
Herkesin birbirini kötülediği, birbirinin aleyhine çalıştığı, herkesin birbirine düştüğü yer.
Cahillik etmek :
Bilgisizlik , deneyimsizlik yüzünden hata yapmak, kusur işlemek.
Caka satmak (yapmak,atmak) :
Böbürlenmek, gösteriş yapmak.
Cami yıkılmış ama mihrabı yerinde :
Yaşlanmış ama eski güzelliğini kaybetmemiş.
Can atmak :
Bir şeyi elde etmeyi çok istemek.
Canciğer kuzu sarması :
Birbirleriyle çok iyi anlaşan dostlar.
Can çekişmek :
1. Ölmek üzere olmak. 2. Yıkılmak.
Can damarı :
Bir şeyin en önemli, en gerekli kısmı.
Can derdine düşmek :
Bir tehlikeyle karşılaştığında her şeyi bırakıp hayatını kurtarmaya çalışmak.
Yazı kaynağı : www.secdem.net
C Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları
C harfi ile başlayan deyimler ve anlamları hakkında her şeyi bu sayfada bulabilirsiniz. Deyimler örnekleri, Türkçe deyimler, en güzel deyimler.
C Harfi ile Başlayan Deyimler Örnekleri ve Anlamları
Cadı kazanı deyimi ve anlamı
Fesadın ve dedikodunun çok olduğu, herkesin birbirine düştüğü, türlü düşmanlıkların kaynaştığı, hile ve düzenlerin kurulduğu yer.”Mahalle bir anda cadı kazanı gibi kaynamaya başladı.”
Çalım satmak, gösteriş yapmak.”Caka satmayı bırak da işine bak.”
Cambul cumbul deyimi ve anlamı
Pek sulu, suyu bol (yemek için).”Yemek cambul cumbuldu ama lezzetli olmuştu.”
Cana can katmak deyimi ve anlamı
İnsanda yaşama sevincini artırmak; insana neşe, heves ve iç gücü vermek.”Ah o cana can katan yaylaya bir daha çıkabilsem.”
Can acısı deyimi ve anlamı
Vücudun bir yerinde duyulan şiddetli acı.
Can alacak yer (nokta) deyimi ve anlamı
Bir şeyin en önemli yeri, en temelli noktası.”Meselenin can alıcı noktasına bir türlü ulaşamadık.”
Cana minnet (bilmek) deyimi ve anlamı
İhtiyacı olduğu hâlde arayıp da bulamadığı şeylerden saymak.”Yalnızca su mu? Canıma minnet, çabuk ver.”
Herhangi bir şeye sahip olmayı, ya da herhangi bir şeye erişmeyi çok istemek.”Top oynamaya can atıyordu.”
Can borcunu ödemek deyimi ve anlamı
Ölmek.”Beni korkutamazsın, bir can borcum var, onu da öder kurtulurum.”
Cana yakın deyimi ve anlamı
Sevimli, sokulgan, insana pek sıcak davranan.”Ne cana yakın bir insanmış meğer.”
Can beslemek deyimi ve anlamı
Kaygısızca yiyip içip rahatına bakmak.
Can cana, baş başa deyimi ve anlamı
Birbirini çok seven iki kişi, bir arada yalnız olarak.
Canciğer kuzu sarması deyimi ve anlamı
Birbirlerinden hiç ayrılmayan dostlar.
İstenilen, arzu edilen şeyin büyük bir memnunlukla yapılacağını anlatır.”Can baş üstüne efendim, kasabaya varınca onu hemen göreceğim.”
Can çekişmek deyimi ve anlamı
Ölmek üzere bulunmak.”Yanına vardığımızda hayvan can çekişiyordu.”
Can damarı deyimi ve anlamı
Bir şeyin en önemli noktası, en mühim unsuru; bir şeyin yaşaması için en önemli araç.”Babam evin can damarıdır.”
Can damarına basmak deyimi ve anlamı
Bir işin en önemli noktası üzerinde durmak, ya da bir şeyin en duyarlı noktasını açığa çıkarmak.”Adamın en sonunda can damarına bastılar, zararı da kendileri gördüler.”
Can dayanmamak (Bir şeye) deyimi ve anlamı
Bir acı, üzüntü, sıkıntı ve istek karşısında direnme gücü kalmamak; dayanıklılığı yitirmek.”Yıllarca uğraşıp didinip yaptığı ev bir anda kül oldu, buna can mı dayanırdı?”
Can dermanı mı? Deyimi ve anlamı
Neden bu denli az veriyorsun, çok mu değerli?
Can evinden vurmak deyimi ve anlamı
En etkileyici, en can alıcı yönden saldırmak; bir daha yaşama imkânı kalmayacak şekilde vurmak.”Onları can evinden vurmalıyız ki bir daha bellerini doğrultamasınlar.”
Can havli ile deyimi ve anlamı
Ölüm korkusundan kaynaklanan güçlü bir tepkiyle (bir eylem yapmak).
Canı ağzına gelmek deyimi ve anlamı
Çok tehlikeli bir durum karşısında, ölecekmiş gibi bir korku geçirmek.
Canı burnuna gelmek deyimi ve anlamı
Bir şey yaparken çok zorluk çekmek, bunalmak.”Kömürü taşıdım ama canım da burnuma geldi.”
Canı (gönlü) çekmek deyimi ve anlamı
Bir şeyi istemek, istek duymak, çok arzulamak.”Şimdi o yeşil eriklerden olsa da yesek, öyle de canım çekti ki.”
Canı gitmek deyimi ve anlamı
Önem ve değer verdiği, beğendiği bir şeye zarar gelecek diye çok korkmak, kaygılanmak.”Araba çizilecek diye canı gidiyor.”
Canı isterse deyimi ve anlamı
İstemezse istemesin; kime ne? Kendisi zarar eder.
Canımın içi! Deyimi ve anlamı
Canım kadar çok sevdiğim!
Canına değmek deyimi ve anlamı
Canına değsin deyimi ve anlamı
Ölü için verilen sadaka, yapılan dua ve iyilikler ona ulaşsın.
Çok etkisi olmak.
Canına minnet (Böyle bir şey onun) deyimi ve anlamı
Bu onun arayıp da bulamadığı şeydir. Onu büyük gönül borcuyla karşılar.
Canına okumak deyimi ve anlamı
Canına tak demek (etmek) (Canına yetmek) deyimi ve anlamı
Sabrı kalmamak, bir sıkıntıya dayanamaz duruma gelmek.”Canıma tak dedi artık, ya yaptıklarına son verirsin ya da burayı terkedersin!”
Canına yandığım (yandığımın) deyimi ve anlamı
Kimi zaman sevgi ve hayranlık, kimi zaman da kızgınlık ve öfke gibi duyguları anlatmak için kullanılır.”Canına yandığımın adamı, bizi saatlerce bekletti bu soğukta.”
Canına yetmek deyimi ve anlamı
Bezmek, bıkmak, bir zorluğa dayanamayacak duruma gelmek.”Canıma yetti artık bu işi yapmayacağım.”
Çektiği sıkıntılar yüzünden içinde olduğu hayatı artık istemeyecek bir duruma gelmek.”Ne yapayım böyle hayatı, beni canımdan bezdirdi!”
Canını acıtmak deyimi ve anlamı
Birinin vücudunu acıtacak bir şey yapmak.
Canını dar atmak (Bir yere) deyimi ve anlamı
Bir tehlikeden güçlükle kurtularak bir yere sığınmak.
Canını dişine takmak deyimi ve anlamı
Büyük sıkıntıları, tehlikeleri göze alarak bir işi başarmaya çalışmak.”Canını dişine takıp koca kayayı parçalamaya devam etti.”
Canının derdine düşmek deyimi ve anlamı
Her şeyi bırakıp, içine düştüğü tehlikeden varlığını kurtarmak ve korumak için çabalamak.
Canını sokakta bulmak deyimi ve anlamı
Sağlığını koruması, kendini yıpratmaması ve tedbir alması gerektiğini anlatmak için kullanılır.”Biraz soluk almama izin ver. Ben canımı sokakta bulmadım.”
Birine karşı büyük ölçüde sevgi duymak, birinden çok hoşlanmak.”Öyle ki o yavrucağı canımın içine sokacağım geliyor!”
Canını sıkmak deyimi ve anlamı
Bir kimse, bir şey, bir olay, kendisine sıkıntı, üzüntü vermek, neşesini kaçırmak, keyfini bozmak.
Canını sokakta (pazarda) bulmamak deyimi ve anlamı
Olur olmaz şeyler için vücudunu yıpratmamak, sağlığının değerini bilmek, onu koruyacak tedbirler almak.
Canını vermek deyimi ve anlamı
Canını yakmak deyimi ve anlamı
Canı pek deyimi ve anlamı
Acılara karşı dayanıklı.
Canı sağ olsun deyimi ve anlamı
Elden çıkanın önemi yok. Kendisi sağ ya yeter.
Canı sıkılmak deyimi ve anlamı
Canı tatlı deyimi ve anlamı
Acıya, üzüntüye ve sıkıntıya katlanmayan.”Öyle de canı tatlı ki ne zaman bir şey taşınacak olsa bir bahane bulup ortadan kayboluyor.”
Canı tez deyimi ve anlamı
Sabırsız, beklemeye tahammülü olmayan, ivecen.”Bekle de gör, ne canı tez adamsın sen öyle!”
Canı yerine gelmek deyimi ve anlamı
Üzüntüyü ve acıyı atıp rahatlaşmak, yorgunluğu geçip dinlenmiş olmak.
Canı yok mu? (Falancanın) Deyimi ve anlamı
Can için taşıyacak (nesne, kişi) deyimi ve anlamı
Çok işe yarayan nesne; çok yardıma koşan, yakın arkadaşlık kurmaya değen kimse.
Can kalmamak deyimi ve anlamı
Gücü, kuvveti kesilmek; bitkin bir duruma düşmek.”Daha fazla yürüyemeyeceğim, can kalmadı bende, siz gidedurun.”
Can kaygısına düşmek deyimi ve anlamı
Her şeyi bırakıp, içine düştüğü tehlikeden varlığını kurtarma ve koruma çabasında olmak.”Ortalık birbirine girip silâhlar patlamaya başlayınca can kaygısına düştü zavallı kadın.”
Can korkusu deyimi ve anlamı
Ölme korkusu, ölmeme çabası.
Can kulağıyla dinlemek deyimi ve anlamı
Kendini vererek, büyük bir dikkatle dinlemek.”Babasının söylediklerini can kulağıyla dinlemeye başladı.”
Canla başla deyimi ve anlamı
Seve seve, her türlü zorluğa göğüs gererek, var gücüyle, hiçbir fedakârlıktan kaçınmayarak.”Hepsi canla başla çalıştı.”
Kişilerin ses ve davranışlarını o anda ve doğrudan doğruya veren radyo ve televizyon yayını.”Parti temsilcileri bu akşam televizyonda canlı yayında tartışacaklar.”
Can pazarı deyimi ve anlamı
Herkesin kendi canının kaygısına düştüğü ve kendi canını kurtarmaya çalıştığı tehlikeli bir durum, yer.”Ortalık toz dumandı; haykırışlar, inlemeler ortalığı çınlatıyordu; insanlar can pazarının tam ortasındaydılar.”
Can sağlığı deyimi ve anlamı
Esenlik, kişinin sağlıklı olması.”Ne demeli canım kardeşim, inan bundan ötesi can sağlığı.”
Yapılacak iş ve bir şeyle oyalanma imkânı bulamamaktan duyulan tedirginlik, içine düşülen bunalım.”Bütün gün evde oturuyor, can sıkıntısından ne yapacağımı bilemiyordum.”
Can vermek deyimi ve anlamı
Can yakmak deyimi ve anlamı
Can yoldaşı deyimi ve anlamı
Yalnızlıktan kurtulmak için birlikte yaşanılan kimse.”Her insanın bir can yoldaşına ihtiyacı vardır.”
Cart curt etmek deyimi ve anlamı
Göz dağı vermek ya da övünmek amacıyla abartılı konuşmak.”Karşımda cart curt edip durma.”
Cart kaba kâğıt! Deyimi ve anlamı
Yüksekten atan, yapamayacağı şeyleri yapar gibi konuşan, çalım satan kimselere karşı söylenen küçümseme ünlemi.
Cebi delik deyimi ve anlamı
Parasız, cebinde para tutmasını bilmeyen.”Daha ne kadar cebi delik dolaşacaksın.”
Cebinden çıkarmak (Birini) deyimi ve anlamı
(Birinden) Çok üstün olmak.
Hakkı olup olmadığına bakmaksızın gelen parayı almak.
Cebini doldurmak deyimi ve anlamı
Karşılaştığı fırsatları değerlendirerek bol para kazanmak.”Cebini doldurmaktan başka bir düşüncesi yok adamın.”
Cebi (eli) para görmek deyimi ve anlamı
Daha önce kazancı yokken artık para kazanmaya başlamak, para sıkıntısından az çok kurtulmak.
Ce demeye mi geldin? Deyimi ve anlamı
İki laf etmeden gidiyorsun. Bu denli az oturulur mu?
Cehennem azabı deyimi ve anlamı
Cehenneme atsalar odun yaş diye bağırır deyimi ve anlamı
Çok densizdir, her şeye itiraz eder; hiçbir durumu beğenmez.
Cehenneme gitse bir köseği getirmek deyimi ve anlamı
Zarar göreceği bir işten bile kar sağlamak.
Cehennemin dibi deyimi ve anlamı
Çok uzak ve gidilmesi zor yer.
Cennetin kapısını açmak deyimi ve anlamı
Büyük bir iyilik yapıp çok sevap kazanmak.
Çok sıkıştırmak, manevî baskı altına almak.”Adamı cendereye almayı iyi beceriyorsun.”
Cemaziyülevvelini bilmek deyimi ve anlamı
Bir kimsenin herkesçe bilinmeyen, geçmişteki kötü bir yönünü veya kötü durumunu bilmek.”Sakın güvenme ona, ben onun cemaziyülevvelini bilirim.”
Cep harçlığı deyimi ve anlamı
Ufak tefek gündelik harcamaları karşılayacak para.
Cephe almak deyimi ve anlamı
Birine karşı düşman durumu takınmak.
Cevabı dikmek deyimi ve anlamı
C harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı: Hemen ters, beklenmedik bir yanıt vermek.
Cevabı yapıştırmak deyimi ve anlamı
Karşısındakinin, beklemediği, ters, güç duruma düşürücü bir cevap vermek.”Öyle bir cevap yapıştırdı ki hasmı donakaldı.”
Cevahir (cevher) yumurtlamak deyimi ve anlamı
Değerli sözler söylediğini sanarak saçmalayanlara şaka amaçlı söylenen söz.
Cevizi çift görmezse ağaca taş atamamak deyimi ve anlamı
İkna olmadan bir işe başlamamak.
Ceviz kabuğundan çıkmış kabuğunu beğenmemiş deyimi ve anlamı
Soyunu ya da yetiştiği yeri, çevreyi hor görenler için kınayarak ifade edilir.
Ceza görmek deyimi ve anlamı
Kendisine ceza verilmek, cezalandırılmak.
Ceza kesmek (Görevli kişi, birine) deyimi ve anlamı
Para cezası yazmak.
Cezasını çekmek deyimi ve anlamı
C harfi ile başlayan deyimler arasındadır. Anlamı: Yaptığı yanlış işin zararına uğramak.
Cezaya çarptırılmak deyimi ve anlamı
Cezalandırılmak.
Cıcığını çıkarmak deyimi ve anlamı